SCAPULA ALATA'YMIŞ.
SİTEM DEĞİL. BU BİR HAMD YAZISIDIR...
Bundan yaklaşık 5 yıl önce çekilen doppler usg incelemesinde oğlumun mesanesi boş izlenememişti. Bu böbreklerde genişlemeye yol açıyordu. 26 haftalık hamileydim. O zamanlar evimizin yakınında bulunan küçük bir Tıp merkezine gidiyordum.Doktorum iyiydi ama böbreklerin hızla genişlemesi canımızı sıkmaya başlamıştı. Bir gün Dr.MUKADDER TAYLAN Perinatoloji bölümüne gitmem gerektiğini söyledi.
Perinatoloji:Riskli veya sorunlu gebelikleri inceleyen bölüm.
O bölüm her hastanede yoktu. Olanlara da direk gidemiyordunuz. Aynı hastanenin uzman doktoru gerekli görürse gönderiyordu.Ben Bakırköy Yenimahalle'ye gitmiştim. Doktorum başka başka doktorlara sorduktan sonra perinatoloji'ye sevk etmeyi gerekli görmedi. Sadece düzenli takip gerektiğini ve doğduktan sonra gözlem altında tutulması gerektiğini söyledi. Böbreklerin fazla genişlememesi gerekiyordu ve genişlerse erken doğum gerekebilecekti.
Gittiğim tıp merkezinde yeni doğan yoğun bakımı olmadığı için hastanemi değiştirdim.
38 hafta 4 günlükken oğlum Kerem dünyaya geldi.Ama solunumu hızlı olduğu için 5 gün müşahede altında tutuldu.
Hastaneden çıktıktan 15 gün sonra tekrar hastalanması üzerine yine aynı
hastaneye götürdük. Çekilen röntgen sonucu tekrardan hastaneye yatırmaya karar verdiler.Açıkçası o hastaneye pek güvenemediğim ve 20 günlük oğlumu hastaneye yatırmak istemediğim için Doğruca Başakşehir devlet hastanesine çok güvendiğim çocuk doktorumuz EROL ERDOĞAN'ın yanına gittik.
Oğlum öksürüyordu ve Erol beyin dediğine göre bebek olduğu için evde tedavi edilmesi zordu. Damar yolu ile antibiyotik verilmesi gerekiyordu.
Mecburen aynı hastaneye dönüp yatış işlemlerini yaptırdık.
Gerçekten çok zordu. Doktorumuz OSMAN YAĞMUR bey oğlumuzun kıyafetlerini verirken eşimin dolan gözlerine bakıp "Anne daha metanetli duruyor" dedi.
Oysa içimde kopan fırtınayı nereden bilecekti.
Böylece 4 gün daha geçirdik. Oğlum biraz toparlanınca başladık böbrekleri için
Nefroloji doktoru aramaya. Uzun arayışlar sonunda Çapa tıp fakültesinde ücretli
olarak çalışan PROF.DR.AHMET NAYIR'ı bulduk. Sağ olsun annemle beraber tuttuk hastanenin yolunu. Ahmet bey çok cana yakın bir doktordu. Zaten bir gün önce internetten cep telefonunu bulmuş ve kendisiyle bizzat görüşmüştüm. Oğlumun durumunu anlatınca yarın gelirsin dedi. Ahmet bey bizden Voiding yaptırmamızı istedi.Zaten bunu isteyeceğini biliyordum.Çünkü hastalığı öğrendiğim günden beri bunları araştırıp duruyordum.
voiding sistoüretrografi nedir.Alıntıdır yeditepe üniversitesi has.
TANIM: Mesaneye özel bir kateter (Foley veya Nelaton sonda) yerleştirilerek , bu yolla verilen serum fizyolojik ile uygun oranda karıştırılan iyotlu kontrast maddenin gidişini takiben floroskopik gözlem altında elde olunan mesane, üreterler ve üretranın görüntülenmesine yönelik yapılan incelemedir. Özellikle , vesiko-üreteral reflü (kaçış,akıntı) araştırılması amacı ile yapılan bu incelemede, miksiyon anında tüm üriner sistemi görüntüleyen grafiler elde olunmaktadır.
Evet voiding bildiğim ve çok korktuğum bir işlemdi.Çapadan randevu almayı bekleyemezdim. Ahmet bey Hastanenin yakınında bulunan ÇÖZÜM RÖNTGEN VE ULTRASONOGRAFİ MERKEZİNİ önerince hemen oraya gidip yaptırdık. Çok şükür kısa sürdü ve korktuğum gibi olmadı.Aynı gün sonuçları alıp Ahmet beyin yanına gittik.Hamilelik esnasında gelişen ve doğumla düzelen yapısal bir bozukluk olduğunu. Önemli olmadığını,zamanla düzeleceğini söyledi.
Fakat oğlumun kısıtlı hareketlerinden ve sürekli kafasını sağ tarafa çevirmesinden endişelenen Ahmet bey Gelişim nörolojisine gitmemizi önerdi.
O zaman Kerem 3 aylıktı.
Okmeydanı eğitim ve araştırma hastanesindeki -çocuk nöroloji- DR.İHSAN KAFADAR'ın yanına gittik. Boynunda kısalık vardı ve kafasını sürekli sağ tarafa çeviriyordu. Ayrıca sağ omuzu diğerine göre biraz daha aşağıdaydı.
Aslında doktorumuz iyiydi.Sorduğum bütün sorulara içtenlikle cevap vermişti ama fazla üzerine düşmemiş miydi ne ?
Omuzlarından yukarısının Emar 'ı -MR- çekildi. Oda ayrı bir meseleydi tabi. Böyle şeyler bir günde olmuyor maalesef.Hastaneye yolu düşen iyi bilir. MR için anestezi alması gerekiyordu ve bu şu demekti.
Bir sürü Doktor...
Bir sürü tahlil...
Haftalarca süren tetkikler sonucunda çocuk doktoru nihayet anestezi almasına izin verdi.
Önce MR için gün alınacaktı. Sonra sonuç bekleme ve nihayet doktora gösterme kısmı gelecekti.
Hamd olsun sonuçlar iyi çıktı.İyi çıktı çıkmasına da o zaman bu çocuk neden böyleydi?
Doktor Yapısal bir bozukluk olduğunu ve yüzerse düzeleceğini söylemişti.
Yüzerse düzelir!!
İşte bu kadar. Aylarca gittik ve cevap yüzerse düzelir. Çok mutlu olmuştuk ama sizce de cevap yeterli miydi?
( O Günler'de bizi hastaneye götürüp getiren Kayınpederime ve eşimin ailesine yardımlarından dolayı teşekkür ediyorum. )
Bu arada oğlum 1 yaşına geldi ve tekrardan böbreklerine baktırdık. Hamd olsun ki hiçbir şey yoktu. Ahmet beyin dediği gibi zamanla düzelmişti. Tabi indirilen hatimleri ve edilen duaları unutmamak lazım.
Ama sağ kolundaki güçsüzlükte hissedilir olmuştu. Uzun süre emekleyememesi, emeklerken sağ tarafına düşmesi..
Sağ omzunun diğerine göre daha aşağıda olması..
Kafası sürekli sağ tarafa doğru yattığı için yüzde asimetri..
Kafada oluşan yamukluk..
Boyundaki kısalık..
Kafasını sol tarafa tam çevirememesi..
Ama Nöroloji doktoru ne demişti ?
Yapısal...
Yüzerse düzelir...
Yüzmeye vermek için uygun yaşı bekliyorduk.
Tabi bu arada gittiğim diğer doktorlara da soruyordum.Biz tortikolisden şüpheleniyorduk.Ama doktorlar hiçbir şeyden şüphelenmiyordu.
TORTİKOLİS NEDİR? Kulak arkası kemik çıkıntısından göğüs kafesi kemiğine uzanan boyun kasının kısalmasına bağlıdır. Tek taraflı kas kısaldığı için boyunda bir tarafa eğrilik oluşur. Bu tür rahatsızlığı olan çocuğa bakar bakmaz duruş bozukluğu hemen dikkat çeker. ALINTIDIR.
Kerem abisine göre daha ağır-yavaş- bir çocuktu.Oyuncaklarının yanında saatlerce oynayabilirdi.Azıcık gezeyim,yaramazlık yapayım,kırıp dökeyim yoktu Kerem'de. Biraz da tombiliydi ve hareketleri kısıtlıydı.Buna rağmen 13 aylıkken yürüdü.
Ama 3 yaşına geldiğinde bir kaç kelimenin dışında konuşamıyordu. KBB doktoru DAVUT CENGİZ
Geniz eti dedi
Kulakta sıvı birikintisi dedi
Büyük bademcikler dedi
Anne baba diyorsa konuşur merak etme dedi
İşitme testi yapalım dedi
Yapısaldır dedi
Einstein gibi geç konuşacaktır dedi.
Sağ olsun beni rahatlatmak için bir sürü şey dedi.
İşitme testini pek doğru yapamadılar.Küçük olduğu için ne yapması gerektiğini anlamadı.Kulağında sıvı olduğu yazılı -ki zaten biz bunu biliyorduk- bir kağıda bir sürü para verip geldik.
Bunun üzerine doktorumuz Davut bey kulağına tüp takmaya,bademciklerini ve geniz etini almaya karar verdi.
Ameliyat günü belirlendi. Anestezi alacağı için yine bir sürü test yapıldı.Tam ameliyat günü geldi derken Kerem hasta oldu. İyileşmesini bekledik. Aynı tahliller tekrar yapıldı ve vakit kaybetmeden ameliyata alındı.
Çocuk doktorumuz NUMAN KUL 'un uyarısı üzerine bademciklerini hepten almak yerine küçültmeye karar verdik.
Ameliyat öncesi damar bulamadıkları için kolunu delik deşik eden hemşirelere nefretlerimi gönderiyorum.
Neyse ki Anestezi doktoru Çiğdem hanım "narkoz verdikten sonra ayağından açarız damar yolunu" dedi de biraz rahatladım.
Oğlum içerideyken zaman geçmek bilmedi.
Boğazımda bir yumruyla uzaklara diktim gözlerimi. Ağlamamak için..
Yutkunarak açtım çalan telefonları.
İçimde biriken hüznü belli etmemek için derin nefesler alarak kısa cevaplar verdim sorulan sorulara.
..ve oğlum ameliyattan çıktı.Çiğdem hanımın dediği gibi ayağından takmışlar serumu.
Allah'ım o ne çaresizlikti öyle..
Oğlum güzel bir şekilde uyandı.Daha doğrusu Davut bey kontrol için geldiğinde "neden hala uyanmadı? " sorum üzerine ve benim ne kadar endişeli bir anne olduğumu bildiği için
Kerem'in sağını solunu mıncıklayarak,yanaklarını sıkarak
"yapmayın,etmeyin " dememe rağmen uyandırdı.
Uykudan uyanması gibi bir şeydi.
Hemen kalkmak istedi.Kucağımıza aldık tabi ayağındaki serumu görünce bizde film koptu..
Kerem ağlamaya başladı.Ayağını salladıkça seruma kan doldu.Çareyi ayağını pikeyle örtmekte bulduk .Bu arada beni kan tuttuğunu daha önce söylemiş miydim?
Sağ olsun o gün ameliyat olacağımızı bilen çocuk doktorumuz Numan bey -aynı hastanede çalışıyor- bizi ziyarete geldi. "söyleyin de şu ayağındakini çıkarsınlar,çocuk korkuyor" dedi.
Hemşirelere söyledik ama çıkış işlemleri yapılmadan çıkartamazlarmış. Sanki serum çıkar çıkmaz çocuğu alıp kaçacaktık. Bir kez daha bütün nefretler oradaki hemşirelere.
Ameliyattan sonra -ki bu arada kulağına tüp takılmadı.Sadece içinde biriken sıvı boşaltıldı.- konuşmasında bir gelişme olmayınca Konuşma terapistine götürdüm.Dudak kasları gelişmemiş.Kerem 3 yaşındaydı ve sürekli terapi almak için küçük olduğunu ama yine de istersek terapi alabileceğini söyledi.
Bizde evde yapmamız gerekenleri öğrenip terapiden vazgeçtik.
Sesli harfleri söyletmeye çalışmakla başladım işe
Öpücük attırmak..
Şeker yalatmak..
Basit kelimeleri tekrar ettirmekle devam ettirdim.
Çocuk doktorumuz Numan beye göre ise
Fazla televizyon seyretmek çocuklarda konuşma geriliğine neden oluyordu ve bu yüzden ana okuluna gitmesinde fayda vardı.
3,5 yaşında anaokuluna başladı.İlk iki haftayı güle oynaya gitti ama üçüncü haftayı ağlayarak geçirince vicdanım el vermedi ve geri aldım.
Fakat bu üç haftada kendini bir hayli geliştirmiş ve cümle kurmaya başlamıştı.
Anlayacağınız oğlum 3,5 yaşından sonra konuşmaya başladı.Hala söylemekte zorlandığı harfler var. Fakat artık hiç susmuyor diyebilirim. :) Yine de İleride konuşma terapisti gerekebilir.
Zaman hızla ilerlerken oğlumun sağ omuzu sanki biraz daha düşüyor gibi geliyordu bana.
Artık 4 yaşına gelmişti ve yüzmeye başlayabilecekti.Fakat bu arada kız kardeşime skolyoz teşhisi konuldu. Yüzmesi,spor yapması ve kilo almaması gerekecekti.İlerlerse ameliyat gerekebilecekti ve kemik ameliyatları oldukça zorluydu.
Skolyoz Nedir? alıntıdır.
Skolyoz, omurganın göğüs veya bel bölgelerinde görülebilen, yana doğru eğriliğidir. Normal ve sağlıklı omurgada omurlar arkadan bakıldığında yukardan aşağıya yani boyun, sırt ve bel bölgelerinde düz bir hat şeklinde uzanır. Skolyozda ise omurlar sağa veya sola doğru yer değiştirir ve aynı zamanda kendi eksenleri etrafında döner.
Yüzmesi gerekir..
İlerlerse ameliyat gerekebilir..
Beynim hıldır hıldır geri sardı..
İşte bu iki cümle her şeyi sıfırdan başlatmamı sağladı.
İlk önce kardeşime skolyoz teşhisi koyan Başakşehir devlet hastanesinin ortopedi bölümüne gittim. Oradaki doktor şöyle bir baktıktan sonra "bu çocukta tortikolis var. Şimdiye kadar fark etmediniz mi?" dedi.
Tabi ki fark ettiğimizi ve nöroloji doktorunun söylediklerini söyledim. O doktor anlamamış diyerek bizi Baltalimanı kemik hastanesine gönderdi.
Benim uykusuz ve stres dolu günlerim böylece başlamış oldu.
Bundan sonra gittiğim her hastane ve bölüm için 15 er gün randevu alma ve bekleme süresi yaşadım.
Baltalimanı ortopedi doktoru sol tarafında tortikolis ve sağ tarafında da güçsüzlük olduğunu söyleyerek çocuk nöroloji bölümüne sevk etti.
Kanuni Sultan Süleyman hastanesinden çocuk nörolojiye direk randevu alamadım.Uzman doktorun sevki gerekiyormuş.Bende çocuk ortopedi den randevu aldım belki net bir şey söyler diye birde başka doktor görsün dedim.
Ama oradaki doktorda pek bir şey söylemedi."Nöroloji doktorunun EMG yapması gerekiyor,kaslarında sorun var gibi" dedi.
Fakat kötü haber o hastanede çocuk nöroloji doktorunun olmamasıydı.Keşke telefonla randevu alırken bunu söyleselerdi böylece 15 gün boş yere beklemek zorunda kalmazdım.
Yeni bir hastane..
Yeni bir doktor..
ve EMG adında bir testi araştırma kısmı başladı.
EMG / ENMG (Elektronöromiyografi) Nedir? alıntıdır.
EMG; sinirler ve kaslardan alınan elektriksel sinyallerin yazdırılması anlamını taşır.
EMG; sinirleri etkileyen hastalıklarda tanı koymak, tanıyı doğrulamak, işlev bozukluklarını ya da yapısal hasarların şiddetini belirlemek, hastalık sürecini izlemek ve uygulanan tedavinin etkisini değerlendirmek için başvurulan bir inceleme yöntemidir.
EMG incelemesinde hastaya farklı testler uygulanabilir. En çok uygulanan testler “sinir ileti çalışmaları” ve “iğne EMG’si” testleridir.
Bu arada ben daha hastaneden çıkmadan merak ettiğim sendromları veya testleri araştırması için aradığım ablama beni bilgilendirdiği için teşekkür ediyorum.
İnanın o yol belirsizlik içindeyken hiç bitmiyor.
Nihayet iyi bir çocuk nöroloğu buldum. Bezmialem vakıf üniversitesi hastanesinde mesai dışı çalışan PROF.DR.AKIN İŞÇAN'ın yanına cumartesi günü gittik.
Üç ortopedi doktoru gezdikten sonra bir hayli sıkılan oğlum, Akın beyin yanında
rahat etti.
Sırtına bakıp şikayetlerimizi dinledikten sonra Kerem'in hareketlerini kontrol etmek için oğlumla top oynadı. Hoplattı zıplattı tabi bu duruma Kerem bayıldı.
Doktor amcasını çok sevdi.
Ben Akın beyin yanına gitmeden önce bebekliğinden bu yana yapılan bütün tahlilleri bir dosyada toplamıştım.Tabi o dosyada MR sonucu da vardı. Akın bey hepsini inceledi. Mr ın normal olduğunu söyledi.Bunu zaten biliyordum.Yeni bir mr istememesi ve o çok korktuğum EMG den bahsetmemesi beni çok mutlu etti.
Vertebra sendromundan şüphelendiğini söyleyerek kanda kas testi ve boyun röntgeni istedi.
O sendroma Goldenhar sendromu da deniyormuş.Biraz araştırdım ve içim paramparça oldu.
Biz Cumartesi günü gittiğimiz için Röntgen bölümü kapalıydı. Pazartesi günü tekrar gidip boyun röntgeni ve kan tahlilini yaptırdık. Raporlu sonuç istediğimiz için bir iki gün daha beklememiz gerekecekti. Nihayet sonuçları alıp doktorun yanına gittiğim gün. Asistan kız hocanın çok yoğun olduğunu ve sonuç göstermek için gün almam gerektiğini söyledi. En erken Boşluk 20 gün sonrayaydı.
Şimdi 20 gün nasıl geçecekti
Hergün elimde bilgisayarla, aynı hastalığı yaşamış insanların hayatlarını okumakla ve üzülmekle mi ?
Ama zaman bu.. Pek bir acelecidir.. Geçmez dersin geçer..
Dosyamı alıp Akın beyin karşısına geçtiğimde tek istediğim
"İşte hastalığı bu. Önemli birşey değil. Yüzerse geçer" demesiydi.
Fakat doktorumuz böyle söylemedi.
Tahliller gayet iyi çıkmıştı. Kaslarında ve omurgasında hiçbir sorun yoktu. Hamd olsun. - ki ben bunları da biliyordum. O 20 gün içinde hepsini araştırmıştım. -
O zaman neden benim oğlumun omuz aşağı düşüyordu ?
Sağ kolunu kullanmasında bir sakınca yoktu. Ağrısı sızısı da yoktu. O zaman neden ?
Sormak istediğim, Aklımı kurcalayan ne kadar soru varsa sordum. Cevaplarını da içtenlikle aldım. Sonuçlardan beni de haberdar et diyerek Tıbbi genetik Bölümü'ne uğurladı beni.
Aynı hastaneden iki hafta sonrasına randevu alabildim. Gözde hanım haftada iki gün öğle saatine kadar hizmet verdiği için en geç olan randevu saatini yani 10:50 yi biz aldık.
Kerem'le beraber erkenden düştük yollara..
Başakşehir'den Bezmialem'e en az bir saat Süren otobüs yolculuğumuzda Tahmin edersiniz ki Kerem'in sıkıntısı ayyuka çıktı.
Buarada büyük oğlum Enes'e bakmak için erkenden bize gelen anneme ve kardeşlerime çok teşekkür ediyorum.
Hastaneye gittiğimizde Gözde Hanım'ın konferansta olduğu haberiyle sarsıldım.
Erkenden yollara düştüğüme mi yanayım..
Erkenden annemi yollara düşürdüğüme mi yanayım..
Çocuğumun yol boyunca çektiği sıkıntıya mı yanayım..
Yoksa
Iki hafta daha beklemek zorunda kaldığıma ve yine boş ellerle eve dönüşüme mi yanayım..
Ama hayır..
Beklemeyi ve sabretmeyi öğreniyorum ben.
O an 4 yaşındaki oğlumun da dediği gibi..
-- Olsun anne ! Sonra yine geliriz..
Dönüş yolu Kerem için bayramdı.
Gözde Hanım'ın yanına gittiğimizde Kerem yine çok tedirgindi. Ama içeri girince
rahatladı.
Gözde hanım; sakin, hanım Hanımcık , ilgili bir doktordu.
Kerem'in üzerini çıkarıp mıncıklamak suretiyle güzel bir muaynenin ardından şöyle dedi
"Bu Hastalığı'n adı Scapula alata. Yani sağ Göğüs kasları gelişmemiş ve omuz Güçsüz kalmış."
Hocam. Siz bana bi söyleyin hele tedavisi nedir ?
--Fizik tedavi..
Derin bir oh..
"Ama bu hastalık iç organları da etkileyebileceği için üst batın ve yüzeysel ultrason çektirmen gerekir "
Haydaaaa.
İç organlar.. böbrek!
Hemen radyoloji Bölümü'ne gittim 1,5 ay sonrasına gün Alınca iç sesim İsyan şarkısını fısıldadı.
1,5 ay bekleyemeyeceğim kadar uzun bir süre olduğu için daha önce ultrasonunu çektirdiğim Tıp merkezine gittim.
Fetanet hanım hemen ultrason çekti. Çok şükür iç organlarında ve Göğüs kaslarında hiçbir sorun yoktu.
Tekrardan randevu alıp Gözde Hanım'ın yanına gittim. Hadi artık başlasın şu fizik tedavi.
Sonuçlara baktı ve şöyle dedi
" ben iki şeyden şüpheleniyorum. Ya kemiklerin arasındaki bağ doku gevşemiş omzu tutamıyor ya da kasların arasında gevşeklik var. Bunu anlamak için EMG yaptırman gerekiyor "
İşte o korkulu rüya EMG...
-- Peki sonuç ne olursa olsun tedavisi ne ?
-- Fizik tedavi.
--ameliyat söz konusu mu ?
-- hayır.
Derin bir Ohh daha..
Hemen yan odada EMG çeken Hanımın yanına gittim. Buarada sonuç göstermeye Kerem' i götürmüyorum.
Tekniker hanım -çok kibar biri - bana yaklaşık üç ay sonrasına gün veriyor. Çocuklara narkoz verilerek yapıldığı için haftada bir gün sadece bir hastaya yapılıyormuş bu işlem.
" Çok mu zor ki ? " dedim.
"Hayır ama çocuklar korkuyor ve sabit durmuyorlar. " dedi.
Oğlumun yaşını sordu
4 deyince " belki durur yarın getir bir deneyelim " dedi.
O gün eve çok büyük bir baş ağrısıyla gittim. Bütün gece baş ağrısı ve mide bulantısı yüzünden uyuyamadım. Sabah olunca düştük yollara.
Kerem yine yol boyunca inledi durdu.
Sağolsun annem de beni yalnız bırakmadı ve hastaneye Yanıma geldi.
EMG sıkıntısız bir şekilde yapıldı. Hiç Korktuğum gibi değilmiş. Kocaman, rahat bir yatakta keyfine baktı Kerem efendi.
:)
Hiç Ağlamadı ..
Zaten ben ona parktaki elektrik çarpmaları gibi birşey olacağını söylemiştim.
- bizim kaydıraklar azıcık çarpıyorda ;) -
Biraz sıkıldı ama sabretti.
Sanırım yarım saate yakın sürmüştü.
Pek hatırlamıyorum.
Neyse sonuçları Gözde Hanıma götürdüm. E hadi artık ver şu Fizik Tedaviyi.
Ama yok.
Sonuçlar iyi çıktı. Yani eklemlerde falan sıkıntı yoktu. Ince motor tam gelişmemiş o da çok sıkıntı değilmiş.
Ama bu hastalık kalbi de etkileyebilirmiş ve öyle birşey varsa vitamin kullanması gerekirmiş.
Haydi şimdi çocuk kalp doktoruna git ve kalp ultrasonu çektir.
Neden bu tahliller topluca istenmedi ki.
Onları da yaptırdım..
Oğlum her seferinde yeni yeni stresler Yaşadı.
Geceleri uykusunda bağırdı,korktu..
Ben;
Bu git geller hiç bitmeyecek sandım.
Bunaldım..
Huzurumu kaybettim.
İçim daraldı..
İçim acıdı..
Sustum. Sadece sustum ve dua ettim.
Ama hepsi bitti.
Hamd olsun.
Kalbinde de bir sorun çıkmayınca Fizik tedavi doktoruna yönlendirildik. Nihayet.
Müberra hanım..
Sen ne iyi bir insansın öyle.
Ne tatlısın..
Oğlum Kerem o kadar Kısmetli ki karşısına hep iyi doktorlar çıktı.
Hepsini ya da bir çoğunu çok sevdik.
Müberra hanım önce kendini Tanıttı nazikçe
Sonrada asistanlarını..
Konuştuk,gülüştük, başımızdan geçenleri anlattım. Söylememe gerek yok biliyorum ama Kerem'i çok sevdi.
Tabi kerem'de onu.
Evet yüzmesi gerekirmiş.
Ama daha erken Teşhis edilseymiş şimdiye kadar düzelirmiş..
Scapula alata'ymış.
Yani skapulanın kanatlaşması.
Nedeni belli değil.
Doğum esnasında olmuş olabilirmiş.
Doğduktan sonra hastanede kalmıştı, kim bilir ???.
Sekiz şeklinde bandaj kullanmamı önerdi.
Bol bol emeklemesini..
Bir de yapmamız gereken bir kaç hareketi .
Hayır, henüz yüzmeye başlamadı. Kışın çıkmasını bekliyoruz.
Evet, düzelirmiş. Bunun için çok seviniyoruz.
Her işi erbabına bırakmak gerekirmiş.
Anlayacağınız ben dua edip susmayı da
Hamd edip gülmeyi de
Oğullarım sayesinde öğrendim.
Hepinize mutlu Akşamlar..
Bundan yaklaşık 5 yıl önce çekilen doppler usg incelemesinde oğlumun mesanesi boş izlenememişti. Bu böbreklerde genişlemeye yol açıyordu. 26 haftalık hamileydim. O zamanlar evimizin yakınında bulunan küçük bir Tıp merkezine gidiyordum.Doktorum iyiydi ama böbreklerin hızla genişlemesi canımızı sıkmaya başlamıştı. Bir gün Dr.MUKADDER TAYLAN Perinatoloji bölümüne gitmem gerektiğini söyledi.
Perinatoloji:Riskli veya sorunlu gebelikleri inceleyen bölüm.
O bölüm her hastanede yoktu. Olanlara da direk gidemiyordunuz. Aynı hastanenin uzman doktoru gerekli görürse gönderiyordu.Ben Bakırköy Yenimahalle'ye gitmiştim. Doktorum başka başka doktorlara sorduktan sonra perinatoloji'ye sevk etmeyi gerekli görmedi. Sadece düzenli takip gerektiğini ve doğduktan sonra gözlem altında tutulması gerektiğini söyledi. Böbreklerin fazla genişlememesi gerekiyordu ve genişlerse erken doğum gerekebilecekti.
Gittiğim tıp merkezinde yeni doğan yoğun bakımı olmadığı için hastanemi değiştirdim.
38 hafta 4 günlükken oğlum Kerem dünyaya geldi.Ama solunumu hızlı olduğu için 5 gün müşahede altında tutuldu.
Hastaneden çıktıktan 15 gün sonra tekrar hastalanması üzerine yine aynı
hastaneye götürdük. Çekilen röntgen sonucu tekrardan hastaneye yatırmaya karar verdiler.Açıkçası o hastaneye pek güvenemediğim ve 20 günlük oğlumu hastaneye yatırmak istemediğim için Doğruca Başakşehir devlet hastanesine çok güvendiğim çocuk doktorumuz EROL ERDOĞAN'ın yanına gittik.
Oğlum öksürüyordu ve Erol beyin dediğine göre bebek olduğu için evde tedavi edilmesi zordu. Damar yolu ile antibiyotik verilmesi gerekiyordu.
Mecburen aynı hastaneye dönüp yatış işlemlerini yaptırdık.
Gerçekten çok zordu. Doktorumuz OSMAN YAĞMUR bey oğlumuzun kıyafetlerini verirken eşimin dolan gözlerine bakıp "Anne daha metanetli duruyor" dedi.
Oysa içimde kopan fırtınayı nereden bilecekti.
Böylece 4 gün daha geçirdik. Oğlum biraz toparlanınca başladık böbrekleri için
Nefroloji doktoru aramaya. Uzun arayışlar sonunda Çapa tıp fakültesinde ücretli
olarak çalışan PROF.DR.AHMET NAYIR'ı bulduk. Sağ olsun annemle beraber tuttuk hastanenin yolunu. Ahmet bey çok cana yakın bir doktordu. Zaten bir gün önce internetten cep telefonunu bulmuş ve kendisiyle bizzat görüşmüştüm. Oğlumun durumunu anlatınca yarın gelirsin dedi. Ahmet bey bizden Voiding yaptırmamızı istedi.Zaten bunu isteyeceğini biliyordum.Çünkü hastalığı öğrendiğim günden beri bunları araştırıp duruyordum.
voiding sistoüretrografi nedir.Alıntıdır yeditepe üniversitesi has.
TANIM: Mesaneye özel bir kateter (Foley veya Nelaton sonda) yerleştirilerek , bu yolla verilen serum fizyolojik ile uygun oranda karıştırılan iyotlu kontrast maddenin gidişini takiben floroskopik gözlem altında elde olunan mesane, üreterler ve üretranın görüntülenmesine yönelik yapılan incelemedir. Özellikle , vesiko-üreteral reflü (kaçış,akıntı) araştırılması amacı ile yapılan bu incelemede, miksiyon anında tüm üriner sistemi görüntüleyen grafiler elde olunmaktadır.
Evet voiding bildiğim ve çok korktuğum bir işlemdi.Çapadan randevu almayı bekleyemezdim. Ahmet bey Hastanenin yakınında bulunan ÇÖZÜM RÖNTGEN VE ULTRASONOGRAFİ MERKEZİNİ önerince hemen oraya gidip yaptırdık. Çok şükür kısa sürdü ve korktuğum gibi olmadı.Aynı gün sonuçları alıp Ahmet beyin yanına gittik.Hamilelik esnasında gelişen ve doğumla düzelen yapısal bir bozukluk olduğunu. Önemli olmadığını,zamanla düzeleceğini söyledi.
Fakat oğlumun kısıtlı hareketlerinden ve sürekli kafasını sağ tarafa çevirmesinden endişelenen Ahmet bey Gelişim nörolojisine gitmemizi önerdi.
O zaman Kerem 3 aylıktı.
Okmeydanı eğitim ve araştırma hastanesindeki -çocuk nöroloji- DR.İHSAN KAFADAR'ın yanına gittik. Boynunda kısalık vardı ve kafasını sürekli sağ tarafa çeviriyordu. Ayrıca sağ omuzu diğerine göre biraz daha aşağıdaydı.
Aslında doktorumuz iyiydi.Sorduğum bütün sorulara içtenlikle cevap vermişti ama fazla üzerine düşmemiş miydi ne ?
Omuzlarından yukarısının Emar 'ı -MR- çekildi. Oda ayrı bir meseleydi tabi. Böyle şeyler bir günde olmuyor maalesef.Hastaneye yolu düşen iyi bilir. MR için anestezi alması gerekiyordu ve bu şu demekti.
Bir sürü Doktor...
Bir sürü tahlil...
Haftalarca süren tetkikler sonucunda çocuk doktoru nihayet anestezi almasına izin verdi.
Önce MR için gün alınacaktı. Sonra sonuç bekleme ve nihayet doktora gösterme kısmı gelecekti.
Hamd olsun sonuçlar iyi çıktı.İyi çıktı çıkmasına da o zaman bu çocuk neden böyleydi?
Doktor Yapısal bir bozukluk olduğunu ve yüzerse düzeleceğini söylemişti.
Yüzerse düzelir!!
İşte bu kadar. Aylarca gittik ve cevap yüzerse düzelir. Çok mutlu olmuştuk ama sizce de cevap yeterli miydi?
( O Günler'de bizi hastaneye götürüp getiren Kayınpederime ve eşimin ailesine yardımlarından dolayı teşekkür ediyorum. )
Bu arada oğlum 1 yaşına geldi ve tekrardan böbreklerine baktırdık. Hamd olsun ki hiçbir şey yoktu. Ahmet beyin dediği gibi zamanla düzelmişti. Tabi indirilen hatimleri ve edilen duaları unutmamak lazım.
Ama sağ kolundaki güçsüzlükte hissedilir olmuştu. Uzun süre emekleyememesi, emeklerken sağ tarafına düşmesi..
Sağ omzunun diğerine göre daha aşağıda olması..
Kafası sürekli sağ tarafa doğru yattığı için yüzde asimetri..
Kafada oluşan yamukluk..
Boyundaki kısalık..
Kafasını sol tarafa tam çevirememesi..
Ama Nöroloji doktoru ne demişti ?
Yapısal...
Yüzerse düzelir...
Yüzmeye vermek için uygun yaşı bekliyorduk.
Tabi bu arada gittiğim diğer doktorlara da soruyordum.Biz tortikolisden şüpheleniyorduk.Ama doktorlar hiçbir şeyden şüphelenmiyordu.
TORTİKOLİS NEDİR? Kulak arkası kemik çıkıntısından göğüs kafesi kemiğine uzanan boyun kasının kısalmasına bağlıdır. Tek taraflı kas kısaldığı için boyunda bir tarafa eğrilik oluşur. Bu tür rahatsızlığı olan çocuğa bakar bakmaz duruş bozukluğu hemen dikkat çeker. ALINTIDIR.
Kerem abisine göre daha ağır-yavaş- bir çocuktu.Oyuncaklarının yanında saatlerce oynayabilirdi.Azıcık gezeyim,yaramazlık yapayım,kırıp dökeyim yoktu Kerem'de. Biraz da tombiliydi ve hareketleri kısıtlıydı.Buna rağmen 13 aylıkken yürüdü.
Ama 3 yaşına geldiğinde bir kaç kelimenin dışında konuşamıyordu. KBB doktoru DAVUT CENGİZ
Geniz eti dedi
Kulakta sıvı birikintisi dedi
Büyük bademcikler dedi
Anne baba diyorsa konuşur merak etme dedi
İşitme testi yapalım dedi
Yapısaldır dedi
Einstein gibi geç konuşacaktır dedi.
Sağ olsun beni rahatlatmak için bir sürü şey dedi.
İşitme testini pek doğru yapamadılar.Küçük olduğu için ne yapması gerektiğini anlamadı.Kulağında sıvı olduğu yazılı -ki zaten biz bunu biliyorduk- bir kağıda bir sürü para verip geldik.
Bunun üzerine doktorumuz Davut bey kulağına tüp takmaya,bademciklerini ve geniz etini almaya karar verdi.
Ameliyat günü belirlendi. Anestezi alacağı için yine bir sürü test yapıldı.Tam ameliyat günü geldi derken Kerem hasta oldu. İyileşmesini bekledik. Aynı tahliller tekrar yapıldı ve vakit kaybetmeden ameliyata alındı.
Çocuk doktorumuz NUMAN KUL 'un uyarısı üzerine bademciklerini hepten almak yerine küçültmeye karar verdik.
Ameliyat öncesi damar bulamadıkları için kolunu delik deşik eden hemşirelere nefretlerimi gönderiyorum.
Neyse ki Anestezi doktoru Çiğdem hanım "narkoz verdikten sonra ayağından açarız damar yolunu" dedi de biraz rahatladım.
Oğlum içerideyken zaman geçmek bilmedi.
Boğazımda bir yumruyla uzaklara diktim gözlerimi. Ağlamamak için..
Yutkunarak açtım çalan telefonları.
İçimde biriken hüznü belli etmemek için derin nefesler alarak kısa cevaplar verdim sorulan sorulara.
..ve oğlum ameliyattan çıktı.Çiğdem hanımın dediği gibi ayağından takmışlar serumu.
Allah'ım o ne çaresizlikti öyle..
Oğlum güzel bir şekilde uyandı.Daha doğrusu Davut bey kontrol için geldiğinde "neden hala uyanmadı? " sorum üzerine ve benim ne kadar endişeli bir anne olduğumu bildiği için
Kerem'in sağını solunu mıncıklayarak,yanaklarını sıkarak
"yapmayın,etmeyin " dememe rağmen uyandırdı.
Uykudan uyanması gibi bir şeydi.
Hemen kalkmak istedi.Kucağımıza aldık tabi ayağındaki serumu görünce bizde film koptu..
Kerem ağlamaya başladı.Ayağını salladıkça seruma kan doldu.Çareyi ayağını pikeyle örtmekte bulduk .Bu arada beni kan tuttuğunu daha önce söylemiş miydim?
Sağ olsun o gün ameliyat olacağımızı bilen çocuk doktorumuz Numan bey -aynı hastanede çalışıyor- bizi ziyarete geldi. "söyleyin de şu ayağındakini çıkarsınlar,çocuk korkuyor" dedi.
Hemşirelere söyledik ama çıkış işlemleri yapılmadan çıkartamazlarmış. Sanki serum çıkar çıkmaz çocuğu alıp kaçacaktık. Bir kez daha bütün nefretler oradaki hemşirelere.
Ameliyattan sonra -ki bu arada kulağına tüp takılmadı.Sadece içinde biriken sıvı boşaltıldı.- konuşmasında bir gelişme olmayınca Konuşma terapistine götürdüm.Dudak kasları gelişmemiş.Kerem 3 yaşındaydı ve sürekli terapi almak için küçük olduğunu ama yine de istersek terapi alabileceğini söyledi.
Bizde evde yapmamız gerekenleri öğrenip terapiden vazgeçtik.
Sesli harfleri söyletmeye çalışmakla başladım işe
Öpücük attırmak..
Şeker yalatmak..
Basit kelimeleri tekrar ettirmekle devam ettirdim.
Çocuk doktorumuz Numan beye göre ise
Fazla televizyon seyretmek çocuklarda konuşma geriliğine neden oluyordu ve bu yüzden ana okuluna gitmesinde fayda vardı.
3,5 yaşında anaokuluna başladı.İlk iki haftayı güle oynaya gitti ama üçüncü haftayı ağlayarak geçirince vicdanım el vermedi ve geri aldım.
Fakat bu üç haftada kendini bir hayli geliştirmiş ve cümle kurmaya başlamıştı.
Anlayacağınız oğlum 3,5 yaşından sonra konuşmaya başladı.Hala söylemekte zorlandığı harfler var. Fakat artık hiç susmuyor diyebilirim. :) Yine de İleride konuşma terapisti gerekebilir.
Zaman hızla ilerlerken oğlumun sağ omuzu sanki biraz daha düşüyor gibi geliyordu bana.
Artık 4 yaşına gelmişti ve yüzmeye başlayabilecekti.Fakat bu arada kız kardeşime skolyoz teşhisi konuldu. Yüzmesi,spor yapması ve kilo almaması gerekecekti.İlerlerse ameliyat gerekebilecekti ve kemik ameliyatları oldukça zorluydu.
Skolyoz Nedir? alıntıdır.
Skolyoz, omurganın göğüs veya bel bölgelerinde görülebilen, yana doğru eğriliğidir. Normal ve sağlıklı omurgada omurlar arkadan bakıldığında yukardan aşağıya yani boyun, sırt ve bel bölgelerinde düz bir hat şeklinde uzanır. Skolyozda ise omurlar sağa veya sola doğru yer değiştirir ve aynı zamanda kendi eksenleri etrafında döner.
Yüzmesi gerekir..
İlerlerse ameliyat gerekebilir..
Beynim hıldır hıldır geri sardı..
İşte bu iki cümle her şeyi sıfırdan başlatmamı sağladı.
İlk önce kardeşime skolyoz teşhisi koyan Başakşehir devlet hastanesinin ortopedi bölümüne gittim. Oradaki doktor şöyle bir baktıktan sonra "bu çocukta tortikolis var. Şimdiye kadar fark etmediniz mi?" dedi.
Tabi ki fark ettiğimizi ve nöroloji doktorunun söylediklerini söyledim. O doktor anlamamış diyerek bizi Baltalimanı kemik hastanesine gönderdi.
Benim uykusuz ve stres dolu günlerim böylece başlamış oldu.
Bundan sonra gittiğim her hastane ve bölüm için 15 er gün randevu alma ve bekleme süresi yaşadım.
Baltalimanı ortopedi doktoru sol tarafında tortikolis ve sağ tarafında da güçsüzlük olduğunu söyleyerek çocuk nöroloji bölümüne sevk etti.
Kanuni Sultan Süleyman hastanesinden çocuk nörolojiye direk randevu alamadım.Uzman doktorun sevki gerekiyormuş.Bende çocuk ortopedi den randevu aldım belki net bir şey söyler diye birde başka doktor görsün dedim.
Ama oradaki doktorda pek bir şey söylemedi."Nöroloji doktorunun EMG yapması gerekiyor,kaslarında sorun var gibi" dedi.
Fakat kötü haber o hastanede çocuk nöroloji doktorunun olmamasıydı.Keşke telefonla randevu alırken bunu söyleselerdi böylece 15 gün boş yere beklemek zorunda kalmazdım.
Yeni bir hastane..
Yeni bir doktor..
ve EMG adında bir testi araştırma kısmı başladı.
EMG / ENMG (Elektronöromiyografi) Nedir? alıntıdır.
EMG; sinirler ve kaslardan alınan elektriksel sinyallerin yazdırılması anlamını taşır.
EMG; sinirleri etkileyen hastalıklarda tanı koymak, tanıyı doğrulamak, işlev bozukluklarını ya da yapısal hasarların şiddetini belirlemek, hastalık sürecini izlemek ve uygulanan tedavinin etkisini değerlendirmek için başvurulan bir inceleme yöntemidir.
EMG incelemesinde hastaya farklı testler uygulanabilir. En çok uygulanan testler “sinir ileti çalışmaları” ve “iğne EMG’si” testleridir.
Bu arada ben daha hastaneden çıkmadan merak ettiğim sendromları veya testleri araştırması için aradığım ablama beni bilgilendirdiği için teşekkür ediyorum.
İnanın o yol belirsizlik içindeyken hiç bitmiyor.
Nihayet iyi bir çocuk nöroloğu buldum. Bezmialem vakıf üniversitesi hastanesinde mesai dışı çalışan PROF.DR.AKIN İŞÇAN'ın yanına cumartesi günü gittik.
Üç ortopedi doktoru gezdikten sonra bir hayli sıkılan oğlum, Akın beyin yanında
rahat etti.
Sırtına bakıp şikayetlerimizi dinledikten sonra Kerem'in hareketlerini kontrol etmek için oğlumla top oynadı. Hoplattı zıplattı tabi bu duruma Kerem bayıldı.
Doktor amcasını çok sevdi.
Ben Akın beyin yanına gitmeden önce bebekliğinden bu yana yapılan bütün tahlilleri bir dosyada toplamıştım.Tabi o dosyada MR sonucu da vardı. Akın bey hepsini inceledi. Mr ın normal olduğunu söyledi.Bunu zaten biliyordum.Yeni bir mr istememesi ve o çok korktuğum EMG den bahsetmemesi beni çok mutlu etti.
Vertebra sendromundan şüphelendiğini söyleyerek kanda kas testi ve boyun röntgeni istedi.
O sendroma Goldenhar sendromu da deniyormuş.Biraz araştırdım ve içim paramparça oldu.
Biz Cumartesi günü gittiğimiz için Röntgen bölümü kapalıydı. Pazartesi günü tekrar gidip boyun röntgeni ve kan tahlilini yaptırdık. Raporlu sonuç istediğimiz için bir iki gün daha beklememiz gerekecekti. Nihayet sonuçları alıp doktorun yanına gittiğim gün. Asistan kız hocanın çok yoğun olduğunu ve sonuç göstermek için gün almam gerektiğini söyledi. En erken Boşluk 20 gün sonrayaydı.
Şimdi 20 gün nasıl geçecekti
Hergün elimde bilgisayarla, aynı hastalığı yaşamış insanların hayatlarını okumakla ve üzülmekle mi ?
Ama zaman bu.. Pek bir acelecidir.. Geçmez dersin geçer..
Dosyamı alıp Akın beyin karşısına geçtiğimde tek istediğim
"İşte hastalığı bu. Önemli birşey değil. Yüzerse geçer" demesiydi.
Fakat doktorumuz böyle söylemedi.
Tahliller gayet iyi çıkmıştı. Kaslarında ve omurgasında hiçbir sorun yoktu. Hamd olsun. - ki ben bunları da biliyordum. O 20 gün içinde hepsini araştırmıştım. -
O zaman neden benim oğlumun omuz aşağı düşüyordu ?
Sağ kolunu kullanmasında bir sakınca yoktu. Ağrısı sızısı da yoktu. O zaman neden ?
Sormak istediğim, Aklımı kurcalayan ne kadar soru varsa sordum. Cevaplarını da içtenlikle aldım. Sonuçlardan beni de haberdar et diyerek Tıbbi genetik Bölümü'ne uğurladı beni.
Aynı hastaneden iki hafta sonrasına randevu alabildim. Gözde hanım haftada iki gün öğle saatine kadar hizmet verdiği için en geç olan randevu saatini yani 10:50 yi biz aldık.
Kerem'le beraber erkenden düştük yollara..
Başakşehir'den Bezmialem'e en az bir saat Süren otobüs yolculuğumuzda Tahmin edersiniz ki Kerem'in sıkıntısı ayyuka çıktı.
Buarada büyük oğlum Enes'e bakmak için erkenden bize gelen anneme ve kardeşlerime çok teşekkür ediyorum.
Hastaneye gittiğimizde Gözde Hanım'ın konferansta olduğu haberiyle sarsıldım.
Erkenden yollara düştüğüme mi yanayım..
Erkenden annemi yollara düşürdüğüme mi yanayım..
Çocuğumun yol boyunca çektiği sıkıntıya mı yanayım..
Yoksa
Iki hafta daha beklemek zorunda kaldığıma ve yine boş ellerle eve dönüşüme mi yanayım..
Ama hayır..
Beklemeyi ve sabretmeyi öğreniyorum ben.
O an 4 yaşındaki oğlumun da dediği gibi..
-- Olsun anne ! Sonra yine geliriz..
Dönüş yolu Kerem için bayramdı.
Gözde Hanım'ın yanına gittiğimizde Kerem yine çok tedirgindi. Ama içeri girince
rahatladı.
Gözde hanım; sakin, hanım Hanımcık , ilgili bir doktordu.
Kerem'in üzerini çıkarıp mıncıklamak suretiyle güzel bir muaynenin ardından şöyle dedi
"Bu Hastalığı'n adı Scapula alata. Yani sağ Göğüs kasları gelişmemiş ve omuz Güçsüz kalmış."
Hocam. Siz bana bi söyleyin hele tedavisi nedir ?
--Fizik tedavi..
Derin bir oh..
"Ama bu hastalık iç organları da etkileyebileceği için üst batın ve yüzeysel ultrason çektirmen gerekir "
Haydaaaa.
İç organlar.. böbrek!
Hemen radyoloji Bölümü'ne gittim 1,5 ay sonrasına gün Alınca iç sesim İsyan şarkısını fısıldadı.
1,5 ay bekleyemeyeceğim kadar uzun bir süre olduğu için daha önce ultrasonunu çektirdiğim Tıp merkezine gittim.
Fetanet hanım hemen ultrason çekti. Çok şükür iç organlarında ve Göğüs kaslarında hiçbir sorun yoktu.
Tekrardan randevu alıp Gözde Hanım'ın yanına gittim. Hadi artık başlasın şu fizik tedavi.
Sonuçlara baktı ve şöyle dedi
" ben iki şeyden şüpheleniyorum. Ya kemiklerin arasındaki bağ doku gevşemiş omzu tutamıyor ya da kasların arasında gevşeklik var. Bunu anlamak için EMG yaptırman gerekiyor "
İşte o korkulu rüya EMG...
-- Peki sonuç ne olursa olsun tedavisi ne ?
-- Fizik tedavi.
--ameliyat söz konusu mu ?
-- hayır.
Derin bir Ohh daha..
Hemen yan odada EMG çeken Hanımın yanına gittim. Buarada sonuç göstermeye Kerem' i götürmüyorum.
Tekniker hanım -çok kibar biri - bana yaklaşık üç ay sonrasına gün veriyor. Çocuklara narkoz verilerek yapıldığı için haftada bir gün sadece bir hastaya yapılıyormuş bu işlem.
" Çok mu zor ki ? " dedim.
"Hayır ama çocuklar korkuyor ve sabit durmuyorlar. " dedi.
Oğlumun yaşını sordu
4 deyince " belki durur yarın getir bir deneyelim " dedi.
O gün eve çok büyük bir baş ağrısıyla gittim. Bütün gece baş ağrısı ve mide bulantısı yüzünden uyuyamadım. Sabah olunca düştük yollara.
Kerem yine yol boyunca inledi durdu.
Sağolsun annem de beni yalnız bırakmadı ve hastaneye Yanıma geldi.
EMG sıkıntısız bir şekilde yapıldı. Hiç Korktuğum gibi değilmiş. Kocaman, rahat bir yatakta keyfine baktı Kerem efendi.
:)
Hiç Ağlamadı ..
Zaten ben ona parktaki elektrik çarpmaları gibi birşey olacağını söylemiştim.
- bizim kaydıraklar azıcık çarpıyorda ;) -
Biraz sıkıldı ama sabretti.
Sanırım yarım saate yakın sürmüştü.
Pek hatırlamıyorum.
Neyse sonuçları Gözde Hanıma götürdüm. E hadi artık ver şu Fizik Tedaviyi.
Ama yok.
Sonuçlar iyi çıktı. Yani eklemlerde falan sıkıntı yoktu. Ince motor tam gelişmemiş o da çok sıkıntı değilmiş.
Ama bu hastalık kalbi de etkileyebilirmiş ve öyle birşey varsa vitamin kullanması gerekirmiş.
Haydi şimdi çocuk kalp doktoruna git ve kalp ultrasonu çektir.
Neden bu tahliller topluca istenmedi ki.
Onları da yaptırdım..
Oğlum her seferinde yeni yeni stresler Yaşadı.
Geceleri uykusunda bağırdı,korktu..
Ben;
Bu git geller hiç bitmeyecek sandım.
Bunaldım..
Huzurumu kaybettim.
İçim daraldı..
İçim acıdı..
Sustum. Sadece sustum ve dua ettim.
Ama hepsi bitti.
Hamd olsun.
Kalbinde de bir sorun çıkmayınca Fizik tedavi doktoruna yönlendirildik. Nihayet.
Müberra hanım..
Sen ne iyi bir insansın öyle.
Ne tatlısın..
Oğlum Kerem o kadar Kısmetli ki karşısına hep iyi doktorlar çıktı.
Hepsini ya da bir çoğunu çok sevdik.
Müberra hanım önce kendini Tanıttı nazikçe
Sonrada asistanlarını..
Konuştuk,gülüştük, başımızdan geçenleri anlattım. Söylememe gerek yok biliyorum ama Kerem'i çok sevdi.
Tabi kerem'de onu.
Evet yüzmesi gerekirmiş.
Ama daha erken Teşhis edilseymiş şimdiye kadar düzelirmiş..
Scapula alata'ymış.
Yani skapulanın kanatlaşması.
Nedeni belli değil.
Doğum esnasında olmuş olabilirmiş.
Doğduktan sonra hastanede kalmıştı, kim bilir ???.
Sekiz şeklinde bandaj kullanmamı önerdi.
Bol bol emeklemesini..
Bir de yapmamız gereken bir kaç hareketi .
Hayır, henüz yüzmeye başlamadı. Kışın çıkmasını bekliyoruz.
Evet, düzelirmiş. Bunun için çok seviniyoruz.
Her işi erbabına bırakmak gerekirmiş.
Anlayacağınız ben dua edip susmayı da
Hamd edip gülmeyi de
Oğullarım sayesinde öğrendim.
Hepinize mutlu Akşamlar..
Yorumlar
Yorum Gönder