Kayıtlar

2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

2020 Hedefleri..

Yıl biterken hadi bi geriye dönelim ve hedeflerimize bakalım neler yapmışız. Sonra da oturup yepyeni bir yıl için tertemiz bir sayfa açalım. ☘️ 2019 da yaptığım en ama en iyi şey resim kursuna başlamak olmuştu benim için. Hep istiyordum ama yakınlarda kurs olmadığı için bir türlü başlayamıyordum. Sonra tevafuken buldum ve başladım. Aslında dönem ortasıydı ve hatta ortasını da geçmişti ama hoca kabul etti beni. Belki etmeseydi utana sıkıla girdiğim o kapıdan çıkacak ve bir daha kursun adını bile ağzıma almayacaktım. Çünkü böyleyim ben çok isterim ama ilk engelde pes ederim. Sonra çok cebelleştim kendimle, çizemediğim her resimden sonra bırakıcam dedim içimden, senden olmaz dedim ama yine de yılmadan gittim. Aslında yaptığım en umutsuz resimleri bile beğenerek ya da beğenir gibi yaparak bana umut aşılayan hocam olmasaydı belki de en başta pes ederdim. Eğer biraz geliştirebildiysem kendimi gizli mimarıdır kendisi. Hep daha çok çalıştım hep çizdim ama yine de istediğim gibi olamadım. Olm

Kahveme Yasak Geldi 🙄

Resim
Olaylar şöyle gelişti.. Şimdi bende ufak bir hastalık var biliyorsunuz, hatta hastalık bile denmez hast desek daha doğru olur. Küfür gibi oldu ama değil valla 😬 Bundan altı falan ay kadar önce yazdıydım şurada 😅 (cümlem şahane) Doktorcuma iyiyim dediydim de ilacımı kestiydi. Hep yaparım ben bunu çünkü 🙄 Kullandığım ilacın yan etkisi hastalığın getirisinden fazla, ya ne olacaydı. Neyse işte üç ayda bir gidip kan veriyor, doktorcumla sohbet ediyor, iyiyim, süperim deyip çıkıyorum. Ve tabii ki genelde yalnız gidiyorum. Kan verirken gözlerim karardığı anda hoooop yatırıyorlar koltuğu, az dinlenip çıkıyorum. Alıştılar yani.. ( beni kan tutuyor da) Bu sefer ( ki olay tam da bu sabah oluyor) tahliller biraz kapsamlı, anestezi almam gerekiyor dolayısıyla yalnız gidemem. Eşimle gittik.. Sen git ben orda derin uykudayken beni doktora şikayet et. Beni. Benim doktoruma. Beni beni Bihterini 🤢 😅 Çikolata ve sütlü kahve Kronumu tetikliyor biliyorum, farkındayım ama başka neyim var ki 😪

Ben ve sefilliğim...

Bazen birden fazla işle meşgul olmaya çalışıyorum ama başarısız oluyorum. Çünkü altından kalkamayacağım her yükün beni hüsrana uğrattığını bildiğim halde aynı hataları yapıyorum.. Defalarca.. Bunun beni güçlendirmesi gerekir aslında ama öyle olmuyor maalesef. Her seferinde biraz daha umutsuzluğa düşürüyor bu durum beni. Oysa kendimin ve gücümün gayet farkında olmama rağmen bu ısrarın nedenini bir türlü idrak edemiyorum. Belki de bu benim mazoşist yanımdır. Ya da inatla kendime kendimi ıspatlama gayretimdir. Hani ne kadar yüksekten düşersen canın o kadar acır ya! Canımın acıyacağını bildiğim halde aynı hataları tekrarlamam bağışıklık kazanmak istememdendir belkide. İnatla her seferinde çakılıp çakılıp yeniden kalkmam kendime duyduğum güvenin göstergesidir ya da aptallığın. Neden mi yazıyorum bunları... Yalnızlığın insanıyım ben. Evde oturmayı seven, zora gelmekten, özgürlüğü kısıtlanmaktan hoşlanmayan... Başkalarının müdahalelerini sevmeyen.. Her gün dışarı çıkıyorum. Neden? Ve her

Hani bazen..

Resim
Hani bazen bir haber alırsın da elin ayağın titrer ya, Hani o an sanki boşluktaymışsın gibi sallanırsın. Her şey anlamını yitirir keskin bir acıdan başka bir şey kalmaz ya geriye. Yapmak istediğin her şey; hayallerin, planların, yarım kalmış soruların, belki veremediğin öğütlerin, saklanmış esprilerin.. Hepsini ama hepsini  tozlu bir rafa kaldırırsın ya. Hani bazen 'hayırlısı olsun' dersin ama asıl isteğin senin istediğinin olmasıdır. Belki hayırlısı olmuştur ama sen olana razı gelmemişsindir. Ama yine de tevekkül etmekten başka bir şey gelmez ya elinden. Hani bazen derin bir sükuta gömülürsün de sussun istersin ya herkes. Kalbin acımıştır belki Belki de acıtmışsındır bir kalbi.. Dökülmüştür hayat ağacından bir yaprak daha. Almışsındır onu özenle, Belki de hiç kullanmayacağın bir defterin içine.. Saklamışsındır işte kim bilir. Hep vardır ama en çok o uzaktır. Öyle işte. Ahvalim bu şekilde.......

Yoklama 😊

Yine durgunluk var üzerimde. Böyle isteksiz, garip, biraz üzünçlü bir hallerdeyim.. Plan yapmam lazım ama tuhaf bir belirsizliğin sıkıntısını çekiyorum. Plan dahi yapamıyorum. Hayatımdan gidenler gerçekten gider mi? Giderse ne kadar uzağa gider? O uzaklığın yolu çıkmaz mı yoksa bir yerde kesişir mi? Ya da hiç olmamış gibi, sanki bıçakla kesilmiş gibi bir anda kesilir mi kurulan tüm muhabbetler. Hani diyor ya Küçük Prens "Ölene kadar sorumlusun gönül bağı kurduğun her şeyden" diye. Sahi sorumlu muyum? Bir kediye, bir kitaba, bir komşuya, bir dosta, bir arkadaşa, bir eşe, bir kardeşe, bir öğretmene, dokunduğum bir taşa, gözyaşımı sildiğim ve buruşturup attığım o mendile.. Sorumluyum öyle mi? Hepsine mi? Hepsinden mi? Peki gözümü dikip baktığım o ufuktaki bulut.. En çok ondan sorumluyum bence. Gözlerimin değdiği her noktasından sorumluyum. Bakarken kalbimden akıttığım duygularımdan sorumluyum. Acıdan, öfkeden, kederden... Sahi beni bu kedere sürükleyen ne? Durup dururken

Bu sefer sıfır atık

Resim
Daha önce şurada yazmaya başlamış ama konuyu bir türlü sıfır atığa  getirememiştim. Peki nedir bu sıfır atık ? Yabancılarda Zero waste olarak geçiyor. Onlara göre sıfır atık, hiç atık çıkarmama üzerine kurulmuş bir sistem... Bizde durum biraz farklı. Biz geri dönüşüme daha fazla eğiliyoruz. Ama aslı atık çıkarmamak. Peki nasıl oluyor bu. Şöyle ki çok zor oluyor. Ben geçen yıl deneyimledim ve maalesef devam ettiremedim. Şehrin göbeğinde gerçekten atıksız yaşayanlar var onları tebrik ediyorum ama benim hayatımı çok zorlaştırdı. Onu bırak, bunu bırak, kardeşimin deyimiyle iyice ilkelleştim 😂 Amaç dünyayı plastikten, çöpten arındırmak. Karbon ayak izini azaltmak. İlk başladığımda büyük bir heves vardı. Nesli tükenen kutup ayılarına bir iyilik de ben yapacak ve küresel ısınmayı engellemek için çabalayacaktım. Bu da karbon ayak izimi azaltmaktan geçicekti. Tüm bunlar da sıfır atıkla gerçekleşecekti. Mesela en basiti şampuan.. Üretimi aşamasında kullanılan maddeler, plastiği,

Allah yeniden başlayanların yardımcısıdır.

Son zamanlarda baya bir boşladım. Her şeyi... Oysa çok güzel bir düzen kurmuştum kendime. Hem sağlıklı beslenme hem zamanımı planlama konusunda.. Düzenim bozulunca bocaladım ve bu beni mutsuz etmeye başladı.

"Üzülme" demek isterdim..

Resim
                                         Geçenlerde  sevdiğim bir insanı çok ama çok mutsuz gördüm. Hemen yanıbaşımda oturuyordu.. Dönüp yüzüne baksam, neyin var desem, derdine derman olsam olurdum ama olmadım. Sustum..

Bir üzünçlü bir sevinçli haber 🤗

Resim
Uzun zamandır yokum yine buralarda. Daha önce demiştim, depresyondayken uğruyorum buraya diye. Aslında iyiyim, sıkıntı yok. Hatta şuan çok çok iyiyim, anlatıcam sabret. Dur bak ne diycem. Eğer bilgisayardan girdiysen şu şarkıyı aç arkada çalsın sen okumaya devam et. Telefondan okuyorsan okuduktan sonra aç dinle. Unutma ama! İyi gelecek sana 😊

Hayâl kursam gerçek olur mu?

Çok uzun zamandır kurarım hayâlini.. Olacağı yoktur belki, kim bilir ama yine de kurarım işte. Düşünsene ormanın kenarında, yosun kaplı küçük bir gölün kıyısında, insanlardan, kötülüklerden uzakta, yeşermiş ahşaplardan yapılma bir kulübenin tam yanında, bembeyaz, küçük ama sımsıcak bir resim atölyesindesin..

Nedir bu sıfır atık 🤔

Geçen yıl ciddi bir aydınlanma yaşadım ve hayatımı topyekûn değiştirdim.. Bir yanım hep minimalistti ama her konuda değil. Mesela kitaplar, kalemler, defterler, boyalar ve hatta her türlü kırtasiye ürünü konusunda asla minimal olamıyordum. Dolaplarımda kıyafetten çok kitap vardı. Öyle ki çeyiz! sandığım bile - ki yıllardır evden çıkarmaya uğraşıyorum 🙄- kitaplarla doluydu.. Sonra eşya yığınlarından daral geldiği bir an  " çekilin uleyn minimalist oluyorum ben " deyip ciddi bir sadeleşmeye başladım.  Vaktim az ama işim çoktu..

Anılar.. ( Nefretten sevgi 💙)

Orta ikinci sınıftaydım. Bi tane resim öğretmenimiz vardı yani siz öyle bilin ama aslında bi kasaptı. Ya da cellat ya da işsiz güçsüz yoldan geçen birini almışlar bizim sınıfa öğretmen diye koymuşlar.. Sanatla uğraşan insanlar daha naif olmaz mıydı?     Öyle sevimsiz bir adamdı ki onun yüzünden yıllarca bütün resim öğretmenlerinden hatta resimden nefret ettim.

Neden ?

Çok tahammülsüzüm.. Ama her şeye karşı.. En çok da insanlara.  Tanımadığı insanlarla hummalı bir konuşmaya dalan insanlara.. Şuan servisteyim mesela.. Yanıma bir kadın yaklaşıyor ve ben, benimle konuşmasın diye kafamı çeviriyorum. Çünkü gelişinden belli sohbete yer arıyor. Benden göremediği sıcaklığı başka koltukta oturan bir kadında yakalıyor ve hiç susmamacasına konuşuyor.

Kimsin sen ?

Son zamanlarda ne çok uğrar oldum buraya.  Belki de artık yeni bir ben bulmaya çalışıyorumdur. Çekildiğim o sert kabuğumdan çıkmak gibi mesela .. Belki toplum içine karışmak istiyorumdur ama buna cesaret edemiyorumdur. Kim bilir. Oysa nasıl da girişkendim eskiden.. Sahi sonra ne oldu? Ne oldu da ben, ben olmaktan çıktım.. Böylesine suskun, kırgın, içine kapanık oldum. Hadi hatırla.. O çok konuşan kız çocuğu çok mu uzakta şimdi, hatırla... Gidilen her gezmeye salça olan o çocuk nerede? Kimsin sen, nesin ?? Yangında ilk vazgeçilen misin ? Bu hüzün, bu yalnızlık çok değil mi artık.. Şimdi kalk ve kendin için birşey yap. Unutma! Sen değerlisin..

🤔🤔

Bazen sadece yazmış olmak için yazıyorum. Saçma,tutarsız, kendime karşı çok ama çok acımasız. Öyle değil aslında..  İşin aslı o değil.. Ama kime ne 😂😂 Burası benim dünyam Benim saçmalamalarım Kime ne 🤗🤗 (Yazar  burda ne anlatmak istediğini kendi de bilememiş.  beyni yanmış olmalı )

Dip

Yine olmadı galiba, oysa tam oluyordu. Bir ışık vardı karşımda parlak, aydınlık. Hani tutunmuştum ona sımsıkı.. Bırakmam diyordum bir daha.. Neden bırakayım ki. Kayıp gitmiş avuçlarımdan ben farkına bile varamadan. Boyun büküp bakmakla yetinmişim ardından. Heyhat!! Kapat gözlerini bir şiir mırıldan geceye.. o en sevdiğinden.. Sözlerini yine hatırlama, olsun. Uydur dilediğin gibi, sanki kim duyacak seni. Ben, eli koynunda ağlayan çocuk Ben,  sokakta kalmış bir çaresizim. Ben, kirpiklerden düşen gözyaşıyım. Ben, tüm acıların mıknatısıyım. Çağırsam  sesimi duyar mısınız?

Uzun Zaman Sonra.. Hiç.

Resim
Sanırım en çok sevdiğim şeylerden birisi de yalnız olmak. Kendi başıma, sessiz, huzurlu, sakin... İnsanlardan, dedikodudan, kadınların o cırt kahkahalarından uzak. Bazen diyorum ki, çok yanlış yerde yaşıyorsun be kızım sen! Şöyle  bir dağ kulübesinde yaşamalıydın.  Etrafında hiç kimsenin olmadığı, kendinle başbaşa kalabileceğin bir yerde..  Belki karanlıktan da korkmazdın o zaman, obsesif takıntılarından da kurtulurdun,  kim bilir..  Ama öyle olmuyor işte.  Bu kalabalık şehirde, bu yalancı, bu sahte insanların içinde onlar gibi olmadığım için garipsendiğim, dışlandığım bir yerdeyim..